İşte Başyazarımız Arzu Karamanlı Nazmi'nin "Sanatsal Tercih" başlıklı bugünkü köşe yazısı...
Hani şurada oturduğumuz yerden müziğin sesini biraz yüksek açsak duyacak kadar yakınsınız. Biz müziğin sesini yükseltiyorsak, ya “Mehter” ya da “Dombırayı” dinliyoruz demektir. Bu da, bu ikisini sadece kendimizin dinlemeyeceği anlamına gelir.
Komşu Yunanistan! bu ara pek bir müzik dinleyesimiz var. Bizde öyle “Ayşegül tatile falan çıkmaz”. Bizimkisi direkt Dombıra. On beş yıl önce tatilden döndük zira...
“Kıbrıs Müzakerelerinde” istediğini alamamanın hemen ardından, uzun süredir “sahne almayı” bekleyen DHKP-C’nin sahne sırası da gelmiş oldu öyle değil mi? Elbette bu konun seninle bir ilgisi yok. DHKP-C Kamplarının ülke sınırlarının içerisinde bulunmasının tek sebebi; ülkenizin Allah vergisi tabii güzellikleri...
Kendisine emanet edilen Türk vatandaşlarına sahip çıkmak şöyle dursun Musul’da kendi “paçasını dahi kurtaramayan”, Ana Muhalefetin “Dış İşleri Bilir Kişisi” yalan yanlış “vaveyla” etse de Kıbrıs’tan sana bir karış toprak bile yok. Tabi biz vermedikçe sizin oralardaki kamplardan bizim buralara “ek seferler” aldı başını yürüdü.
Gelsinler bakalım ha bir eksik, ha bir fazla. “Topunuz Gelin” dedik bir kere…
“Ters Orantılı” teröre yaklaşımlarımız sebebi ile “Adaletten” kaçan ne kadar hain varsa soluğu senin oralarda alıyor. Ve senin bu hainleri bağrına basman, bir FETÖ’ cünün bukalemun misali renk değiştirmesinden daha hızlı oluyor.
Acaba bu “sürat yakınlığınızın” sebebi, genetiğinizde var olan “ihanet yatkınlığı” olabilir mi? Biyolojik benzerliklerinizi düşünecek olursak kardeş bile çıkmanız ihtimal dahili. Her ikinizin de kimin tarafından sevk ve idare edildiğinin hiçbir önemi olmadığını tarih bize gösterdi. Her ikinizde “fonksiyonel hainsiniz”. Sizinkisi “İhanet kardeşliği”.
Sana doğru kaçarken yolda yakaladıklarımızı saymazsak, senden yüklü miktarda alacağımız birikti. Onları vermek gibi bir niyetinin olmadığı çok belli. Acaba bu göz yaşartan “misafirperverliğine” sana gelmek isteyen birkaç milyon kişiyi göndererek mi teşekkür etmeli? O da yetmezse bizde elli altmış bin kadar daha FETÖ var, onları da göndermeli…
Bugünlerde “müttefik” kaybetmeye tahammülü olmayan “ağababaların” bu işleri senin elinle gördürüyor ya, daha marketteki meyve suyuna sahip çıkamayan bir ülke olarak, “bu işlere kalkışma” deriz biz. Bir anda arkandan çekiliverirler, kapı kapı gezerken yardım etmeyiz. Ha eğer “Ertuğrul Kürkçü” işini görürse onu gönderebiliriz.
Kapitalizme uşaklık edip aynı zamanda “Makarios’u” özlemle yad ettiğiniz şu günlerde bu gereksiz “özgüven” patlamanızı tekrar gözden geçirmelisiniz.
Biz de müzik son ses, bu aralar sürekli “Dombıra” dinlemekteyiz. “12” de uğurlu sayımız, o müzikle bir ayağa kalktık mı “Kardak” falan kesmez “12 Adayı” almadan geri dönmeyiz.
Ya da iyice “Mehtere” bağlar o hiç bitmeyen kuyruk acınızı kafadan bitirip gelebiliriz. Sözde “Medeniyetin Beşiği” siniz ya, bu sanatsal tercihi de siz bırakalım.
Sizce hangisini dinleyelim?